Salı, Eylül 14, 2010

Oyunu Kim Kaybetti?


Oylama yapıldı, oylar atıldı ve "evetçilerle" "hayırcılar" arasında kazanan belli oldu. "Evetçiler" %58 ile "hayrcıları" ezdi geçti... Pek çoğu için sonuç böyle ne yazık ki. Ne yazık ki dememin sebebi "hayırcı" olduğum için değil, yanlış anlaşılmasın. Bu sonuç "hayır" oyları lehine olsaydı da yazacaklarım değişmeyecekti. Çünkü propaganda süreci içinde meydanlarda ve medyada bu süreç her ne kadar bir yarışmış gibi gösterilse de işin aslı öyle değil. Süreç iktidarla muhalefet arasında bir düelloya dönüşmüş olsa da aslında bu ne bir yarış ne yarışma ne de bir oyundu. Öyle olmadığı için ne kazanan ne de kabedeni vardı. Olması gereken buydu belki de. Ancak hem referandum sürecinde hem de sonrasında yaşananlar, toplumu polarize etti. "Evet" grubu ve "hayır" grubu olarak ikiye ayrılan bir toplum gördük. Evetçiler hayırcıları "statükocu, askeri darbe yanlısı, geri kafalı, v.s." olarak etiketlerken, hayırcılar karşıt grup olarak gördükleri "evetçileri" "sivil darbeci, vatan satıcı, bölücü, tarikatçı, satın alınmış, iktidar yanlısı v.s." olarak etiketledi.
Doğal olarak referandum dikotomik (iki seçenekli) bir değerlendirme yapısına sahipti ve sandık başına gidenler memnun olsalar da olmasalarda, içlerine sinse de sinmese de oldukça sınırlı bir seçim yapmak zorundaydı. Bu zorunluluk onları şucu ya da bucu yapsa dahi... Seçimin sınırlılığı ve zorunluluğu hali hazırda toplumu ki kutuba ayırıyordu; bu noktoda karar mekanizmalarının daha dikkatli davranarak toplumu daha da polarize etmek yerine oylanacak yeni anayasa maddeleri hakkında bilgilendirici olması, toplumla bir araya geldikleri ortamlarda içerik açısından tatmin edici söylemler üretmesi belki daha aklı selim bir yol olurdu. Oysa bu yapılmadı ve süreç anayasa referandumu yerine seçim hazırlığı gibi kullanıldı. Sapla saman birbirine karıştı ve olası seçim sürecinden çok daha gergin bir hava oluştu.
Şimdi tartışılıyor kim kazandı kim kaybetti diye. Kimi diyor ki ana muhalefet oylarını arttırdı, iktidar rüştünü ispatladı, ikinci sıradaki muhalefet partisi başarısız oldu, boykot çağrısında bulunan muhalefet amacına ulaştı v.b. Hata bu süreci bir seçim süreci gibi algılayıp, o şekilde davranıp, sonuçları da bu bağlamda değerlendirmektir. Çünkü "evetçilerin" içinde muhalefet partilerinin tabanları olabildiği gibi "hayırcıların" içinde de ana muhalefeti hiç bir zaman desteklememiş, bundan sonra da desteklemeyecek kişilerin bulunmasıdır. Dolayısıyla bu ne anamuhalefetin başarısı ne de iktidarın gücünün ortaya konmasıdır. Sonucun bu şekilde değerlendirilmesi de hata üstüne hata yapmaktır kanımca.
Referandum dikotomik bir seçim sunmuş olsa da kişilerin düşünceleri sadece "evet" ya da "hayır"; "akla", "kara" değildir. Kişiler referandumda "evet" diyerek bir gecede "vatan haini"  olmazlar. Ya da "hayır" diyerek "darbe yanlısı". Onları o ya da bu şekilde etiketlemek, kişilerin birbirlerini etiketlemelerine neden olmak ve buna göz yummak toplum mühendisliği açısından önemli bir başarısızlıktır.

Gerek medyada gerekse sosyal paylaşım sitelerinde kişilerin kendi düşüncesinde olmayanlara yönelik hakaret ve etiketlemelerini gördükçe  de üzerinde durmamız gereken şeylerin başında bunun geldiğini görüyorum. İşte bu nedenledir ki kazanan "evet" diyenlermiş gibi görünse de aslında kaybeden maalesef bu toplum olmuştur. Aklı selim bir şekilde analiz edilmesi gereken belki de budur diye düşünüyorum naçizane... 

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails