Cuma, Mart 02, 2012

Şimdi Değilse Ne Zaman, Sen Değilsen Kim?


Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş olan 4+4+4 şeklinde kademeli olarak 12 yıla çıkaran İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, toplumun genelini ilgilendirdiği gibi mesleki dernek olarak bizi de ilgilendirmektedir. Kanun Teklifi ile zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılıyor gibi görünse de bu durum sözde olmaktan öteye bir anlam taşımamakta ve uygulamada zorunlu eğitimin kendi içinde bölümlere ayrılarak kademelendirilmesi ile özellikle kız çocukları açısından örgün eğitimin fiilen 4 yıla inmesi anlamına gelmektedir.

İlk 4 yıldan sonra oluşturulan açık ilköğretim ya da ortaöğretim okullarının orta kısımlarının bir seçenek olarak sunulması ile beşinci sınıftan itibaren örgün eğitime devam etme zorunluluğu kalkmaktadır. Böyle bir durum aynı zamanda eğitimin en temel özelliklerinden olan akranların bir arada etkileşimde bulunarak eğitimlerini gerçekleştirme olanağını da ortadan kaldırmaktadır. Bunun sonucunda da akranlarıyla sosyalleşmeleri kesintiye uğrayacak ve akran desteğinden yoksun kalabileceklerdir.
Zorunlu eğitimin ilk 4 yıldan sonra seçenekli olması durumunda çocuklarının eğitimlerini öncelikli hedef olarak düşünmeyen aileler eliyle çocuklar örgün eğitimden uzak kalabilecekler, erkek çocuklar için çocuk işçiliğinin, kız çocukları için de erken evliliklerin söz konusu olması nedeniyle önlemeye çalıştığımız çocuk gelinlerin sayısının da artmasına neden olabilecektir. Bu durum ise Medeni Kanunun ilgili hükümlerine ve Türkiye'nin de taraf olduğu İLO sözleşmesi ve Türk çalışma hayatını düzenleyen kanunlara aykırılık teşkil edecektir.

Kanun Teklifinde ilköğretim birinci kademesinin son ders yılında devam edilebilecek okul ve programların hangi mesleklerin yolunu açabileceği ve bu mesleklerin kendilerine sağlayacağı yaşam standardı konusunda tanıtıcı bilgiler vermek üzere rehberlik servislerince gerekli çalışmalar yapılacağı belirtilmektedir. Mesleki gelişim açısından hayal döneminde olan çocuklardan bu yaş döneminde bir üst öğrenime ilişkin karar vermelerini istemek, yanlış seçimler ve yönlendirmeler sonucunda çocuklarımızın gelecekleri yok sayılarak onların potansiyellerinden yararlanamamak anlamına gelmektedir. Diğer bir yön ise okul türlerinin farklılaşması nedeniyle azaltmaya çalıştığımız veya ortadan kaldırmaya çalıştığımız sınavların daha da erken yaşlara inmesi ve çocuklarımızın da aynı şekilde daha erken yaşta dershanelere gitmek durumunda kalmaları anlamına gelecektir.
Çocukların gelişimi açısından son derece önemli olan okulöncesi eğitimin zorunlu eğitimin kapsamı içine alınmaması büyük bir eksiklik olarak dikkat çekmektedir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki çocuğun psiko-sosyal, bilişsel, psiko-motor, dilsel ve cinsel gelişimlerini sağlamada okul öncesi eğitim kurumlarının önemli katkısı olduğu, okul öncesi eğitim gören çocukların bu eğitimi görmeyenlere kıyasla ilköğretimde daha uyumlu ve girişken, sosyal etkinliklerde daha başarılı olduklarını ortaya koymaktadır. Son derece önemli olan okul öncesi eğitimin zorunlu eğitimin dışında tutulması, üstelik aynı iktidar zamanında okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilip bu Kanun Teklifi ile zorunlu eğitimin dışına çıkarılması büyük bir çelişkidir.
Eğitim toplumun genelini ilgilendiren, siyasetcilerin akşamdan sabaha alacakları kararlarla yönlendirilemeyecek kadar önemli bir konudur. Konunun taraflarının ve muhataplarının görüşlerine mutlaka yer verilmelidir. Toplum olarak da bize düşen görev, bu konuda kendisini taraf olarak görenlerin ve de eğitimin ve toplumun geleceğine ilişkin kaygıları olan örgütlerin sesini yükseltmesidir. Evet bu konudaki sorumluluğumuzu “şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim?” diyerek hep birlikte ortaya koymaya davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Doç. Dr. Tuncay ERGENE

Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği
Genel Başkanı

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails