Pazar, Ağustos 27, 2006

Sezen Lübnan' a...

Geçenlerde cok uzun zaman sonra ilk gençliğimde aşkı anlamlandırırken pek çok kişi gibi baş vuru kaynağım, kavram ansiklopedim olan küçük dev kadının, Sezen Aksu' nun konserindeydim. Konser haliyle Sezen kadar olağan üstüydü.
Ancak bu yazı Sezen' in tadına doyulmaz konserini anlatıp nispet yapmak için yazılmıyor, çünkü ondan daha da önemli bir şey vardı gözlemlediğim.
Kürt'ü Türk'ü; Müslüman' ı Musevi'si,dindari lağiği, genci yaslisi pek çok kültür o gece orada birarada yan yana hatta kolkolaydi. Sezen' in kültürleri aşan birleştiriciliğini bir kez daha anladım o an. Sezen' i her kesimden, her kültürden insan seviyordu ve bu sevgi gerçekten çok büyüktü.
Elbette farklı ideolojilerle yüklü beyinleri tek bir çatı altında toplayabilmek, hem politik olup hem de bir o kadar apolitik kalabilmek herkesin harcı değil. Bunu başarabilmek sanattan önce adam gibi bir yürek ister. Açıkçası konser sırasında bir ara Sezen' i dinlemeyi bırakıp o başbakan olsaydı nasıl bir ülke olurdu burası diye düşünmekten kendimi alamadım. O başbakan olsa bu ülke tadından yenmezdi ama Sezen'e de yazık olurdu herhalde. Ona böyle bir kötülüğü yapmak istemediğim için bu düşüncelerimden de vaz geçtim. Vaz geçtim de şu öneriyi yapmaktan da kendimi alakoyamayacağım. Lübnan' a barış gücü olarak asker göndermek yerine Sezen' i göndersek eminim çok daha olumlu sonuçlar elde eder, çok daha fazla "prestij" kazanırız dünya arenasında...:). Sezen bu işi bizim politiklerden çok daha iyi başarır, tereyağından kıl çeker gibi sıyrılır, geriye de süt liman bir Ortadoğu bırakır. En azından askerimizi değil sevgimizi ve desteğimizi isteyen Lübnan halkı samimiyetimizi anlamış olur.
Yüce meclisimize duyrulur, Lübnan' a asker değil Sezen ve tayfası gitsin!

Perşembe, Ağustos 24, 2006

Yüreğim Yangın Yeri Söndürebilene Aşk Olsun

En çok iki şey yakar şu garip yüreğimi, biri savaş diğeri ise orman yangınıdır. Çünkü en çok ikisinde varıdır insanoğlunun düşüncesizliği, bencilliği, zalimliği. ve bu düşüncesizlik, bu bencillik nedense hep masumları vurur.
Lübnan'daki savaşın yüreğimde başlattığı yangın, Egemin, Akdenizimin dağlarına sıçradı Selçuk oldu, Milas oldu, Kaş oldu...Kontrolsüz bir şekilde yayılırken yurdumun yangını doğanın hayatını ihmal kazanında eritti, nice canları ulu manituya değil, mok yoluna kurban etti.
Selçuk'ta işlenen cinayetin görgü tanığı olarak ben, diyebilirim ki bu işin faili ihmaldir, zamanında önlem almamaktır, çıranın ateşi alvlenmeden müdahale etme gereği duymamaktır. Duman göğü kaplamadan iletilen mesajı anlamamaktır.
Ey ahali, diyeceğim şu ki:
Dünyam bu yıl da savaşa teslim oldu...
Vatanım bu yıl da ormanlarını yaktı bitti kül etti...
Bu yıl yüreğim her zamankinden çok yandı, varsa söndürebilecek bir baba yiğit işte ona aşk olsun.

Çarşamba, Ağustos 09, 2006

KUKLACI AMCA

Türkiye' nin içinde ve dışında insanlar birbirini öldürmeye devam ediyor...Her gün başka bir kıyım yaşanıyor yaşlı yerküremizin üzerinde. Ne iç ne de dış mihraklar dur durak bilmiyor. İnsanın birbiri ile olan savaşı kendi içinde sürdürdüğü savaşa galip geliyor. Yenilen yine insanlık oluyor. Asırlardır süren bu savaş bir çığ gibi önüne gelen her ne varsa yutup özüne döndürüyor. Topraktan gelen ne varsa yine toprağa karışıyor, ama kirlenerek ve kirleterek.
Radyodan İlhan İrem sesleniyor:
"gel kuklacı, gel kurtar bizi,
kaybettik bizler kardeşliğimizi,
dostluğumuzu, sevgimizi...
gel kuklacı, gel kurtar bizi,
her yerde savaş, açlık, düşmanlık var,
birbirine düştü kuklalar..."

BARIŞ İÇİN EL ELE BİREYSEL İNSİYATİFİ BASIN BİLDİRİSİ

Barış İçin El Ele, İsrail Devletinin Lübnan topraklarını işgaline ve gerçekleştirdiği insanlık dışı saldırılara tepki gösteren, farklı dünya görüşlerine ve yaşam tarzlarına sahip bireylerin bir araya gelerek oluşturduğu sivil bir insiyatiftir. Aşağıdaki basın bildirisi bu insiyatifin İsrail Devletinin Lübnan’ı işgaline karşı ortak düşüncelerini yansıtmaktadır. Kamuoyuna duyrulur. 1. İsrail’in 12 Temmuz 2006 tarihinde Lübnan topraklarına yönelik olarak başlattığı, şu ana kadar yüzlerce sivilin ölümüyle sonuçlanan vahşi saldırıyı kınıyoruz. 2. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere İsrail’e bu saldırıda destek olan ülkeleri, bu saldırılara seyirci kalan ve saldırıları ivedi olarak durdurmak için herhangi bir ciddi girişimde bulunmayan başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası örgütleri, İsrail’i bu saldırılardan dolayı resmi olarak kınamayan tüm devletleri kınıyoruz. 3. İsrail’in Lübnan’a yaptığı saldırının, her ne sebeple olursa olsun haklı bir tarafının olmadığına, bu saldırının sivilleri hedef aldığına, bir insanlık suçu olduğuna ve sorumlularının uluslar arası mahkemelerce yargılanması gerektiğine inanıyoruz. 4. Birleşmiş Milletler’in, insanlığa yönelik son yıllardaki çeşitli saldırılar karşısındaki pasif tutumu sebebiyle bir süredir tartışılan meşruiyetini tamamen yitirdiğini, bundan sonra alacağı her kararın taraflı, tartışılır, inandırıcılıktan uzak ve şüpheli olduğunu düşünüyoruz. 5. İsrail’in Orta Doğu’daki işgalci, saldırgan ve yayılmacı tutumunun yarattığı sorunların, bölge ülkeleri arasında barışçıl görüşmelerle çözümlenmesi gerektiğine inanıyoruz. İsrail’in bölgedeki sömürgeci çıkarları savunan politikaları terk ederek, “bir bölge ülkesi” gibi davranması gerektiğini savunuyoruz. 6. Bugün Lübnan halkının başına gelenlerin, geçmişte olduğu gibi gelecekte de sömürgeci devletlerin çıkarlarını savunmayan tüm halkların başına gelebileceğini, Lübnan Katliamı’nın bu anlamda bir mihenk taşı olduğunu düşünüyoruz. 7. Birleşmiş Milletler’in uluslar arası kuvvet oluşturma girişimlerinin, İsrail ve ABD’nin bölgenin kontrolünü ele geçirmede uyguladıkları planın bir parçası olduğuna, bu şartlar altında Türkiye’nin bu kuvvete asker göndermesinin, Lübnan topraklarının işgaline ve İsrail tarafından işlenen insanlık suçuna doğrudan ortak olma anlamına geleceğini savunuyoruz. 8. Türkiye Cumhuriyeti iktidarının, İsrail’in Lübnan’ı bombalamasıyla başlayan gelişmeleri fırsat bilerek, bu insanlık dışı olayı örnek göstererek, kamuoyunda şiddet kullanımına yönelik özendirici ve destekleyici söylemler içerisine giren tüm kişi ile kurumları ve destek veren medya mensuplarını, akademisyenleri, yazarları, siyasi parti ve organizasyonları kınıyoruz. 9. İsrail’in terörü neden göstererek gerçekleştirdiği operasyonların bir terör örgütüne karşı değil, egemen bir devlete karşı işgal anlamına geldiğini, asıl terörün sivillerin üzerine bomba yağdırmak olduğunu düşünüyoruz. 10. Bu insanlık dışı işgalde bize dayatılan iki taraftan birisinin yanında olma zorunluluğunu reddediyoruz. İnsanlık erdeminin ve vicdanının her zaman kendi başına bir üçüncü taraf olarak galip gelmesini istiyoruz. 11. Bugün Lübnan’da yaşanan katliamın insanlığa yönelik bir saldırı olduğundan hareketle, ‘vicdan’ sahibi olan her kişinin elinden geldiğince bu kıyıma tepki göstermesi gerektiğini, suça seyirci kalmanın suça ortak olmak anlamı taşıdığını düşünüyoruz. 12. Bu katliamın sona ermesi için İsrail’in ivedi olarak ateşkes ilan etmesi, Lübnan ve Filistin topraklarından kayıtsız ve şartsız çekilmesi gerektiğini savunuyoruz. 13. Cinayete karşı, savaşa karşı, kıyıma karşı, soykırıma karşı her türlü girişimi, bu vahşete karşı düzenlenen eylemleri, medyada bu işgalin insanlık boyutunu gündeme getiren tüm kişi ve kuruluşları destekliyoruz. Yalnız değilsiniz. Biz de varız! Barış İçin El Ele Bireysel İnisiyatifi www.barisicinelele.org

Cumartesi, Ağustos 05, 2006

Lubnan'da Calisacak Gonullu Eleman Aranıyor

Gecen akşam bir taraftan lubnanicinelele@yahoogroups.com'dan gelen e-postaları okurken bir yandan da NTV'de yayinlanan "Ve İnsan" programini takip ediyordum. İnsan'ı anlatan kareler sizin de anlayacağınız üzere Lübnan'dandı. Artık aşina olduğumuz savaş mağduru insan görüntülerinin, savaştan yaralı olarak kurtulmuş ya da yakınlarını kaybetmiş insanların aktardıklarının yanında bir haber hem sıra dışı, sıra dışı olduğu kadar da başkaları için de çarpan bir kalbi olan insanı can evinden vurucuydu. Bu haber aslında bir ilandı. Bir is ilanı, ama gonullu. Lübnan'da şu sıralar en çok arananlar marangozluk yapacak kişilerdi. Doktor, hemşire, hasta bakıcı, psikolog ya da bir başkası değil; en çok ihtiyaç duyulan marangozluk yapacak birileriydi. Yaptıkları işin öyle büyük bir maharet gerektirmesine de gerek yoktu.Sevdiklerinden ayrılan bedenler yolda kalmasın diye büyüklü küçüklü dört tahta parçasını birleştirmesini bilsin yeter.
Lübnan' da şu sıralar en çok marangozluk yapacak birileri aranıyor... Yaşayandan çok ölülerin; ölen insanların; yaşayan ölülerin ülkesi olduğu için en çok onlara ihtiyaç duyuluyor.

Çarşamba, Ağustos 02, 2006

Letter From Beirut

Monday,the 17th of July, 2006
It is 9:25pm here in Beirut. The city is silent. The country ishaunted by the ghosts of all those who gave their lives away in thepast few days; maybeit's just my own paranoia, but I can feel akind of presence around me all the time. Especially when it'sdeadly quiet.My biggest fear of all is that someone of my family is going to get hurt. But I have no control over the events that are happening so Itry not think about it too much.It's been days since I left the house. I sit on the balcony with myfather every now and then. It gets too much sometimes to stayinside, the house feels like it's getting smaller and smaller, asif it was our coffin.As the news on television is hopeless, I asked my father today who was smoking and I can read a sense of despair on his face... I asked him: 'what if things get worse and we have to leave the house?Where would we go?'...My question was left without an a nswer.Instead my father, looked at me, put out his cigarette and went to his room.But I meant it, where would we go? Go to another area? But nowhereis safe... leave the house to burn? The house I grew up in? This ismy house since I was born. It's small and old and needs lot ofwork. The furniture is used, it needs painting and there's nothingof real value in it. But it's home. It has sentimental value. Thethought of losing it breaks my heart.I fear that if I start running away, seeking shelter... I'll neverfind a 'home' again, I'll keep on running my whole life. ThereforeI stay. My mood is changing from angry, to sad, to apathic... lack of sleepeffects me deeply. I can't even see straightanymore. I'm notcomplaining, I can't complain. A family of 10people was buried alive in the massacre of Tyre yesterday, I can'tcomplain. I'm still alive. I can't imagine how it must be like forothers who lost family members, or who don't have anymore food andare craving for help.I am strong. I know I am. But I don't know till when my nerves cantake all of this pressure.Every time I close my eyes, one image come to my mind. I see myselflying on my bed, a bomb hits my building and I'm blown away andtorn apart. The image feels so real that it keeps me awake.I did not watch television much today. I turned it off after I sawpresidents in G summit talk. CNN had a microphone inside the dining room where allthe 'civilized' presidents were eating. I don't knowif you saw that scene, of presidents discussing the fate of a wholepopulation while they have their mouth full. Let me tell you onething, if being civilized means beinginhuman, I'd rather be a barbarian.Another day passed by with more destruction and killing. I wonderfor how long all of us will have to wait until someone out thereacknowledges the fact that what is happening is simply unjust andneeds to be stopped.
Sincerely,Nadine
 Posted by Picasa
 Posted by Picasa

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails