Yaklaşık bir haftadır 2009'dan akılda kalanlarla ilgili programlar seyrediyorum TV'de. Neler olmuş neler...Michael Jackson ölmüş mesela, Obama ilk siyah ABD başkanı olarak tahta geçmiş, hiç bir aktivite yapmadan Nobel barış ödülüne layık görülmüş, Muhsin Yazıcıoğlu helikopter kazasında hayatını kaybetmiş, ülke genelinde yürütülen bir soruşturma nedeniyle ülkede yazar çizer okur anlatır tayfasının neredeyse yarısı göz altına alınmış, DTP kapatılmış, ünlü yönetmenler Halit Refiğ, Zeki Ökten vefat etmiş, küresel kriz Türkiye'yi teğet geçmiş (?), uçaklar düşmüş, Gazze yine bombalanmış, ülkemde yerel seçimler yapılmış, pandemik grip almış başını yürümüş, tüm dünya bunu konuşmuş...2009'da Türkiye ve Dünya bunları yaşarken ezgi de kişisel tarihini yazmış.
2009 ezgi için bol duygu dolu bir yıl olmuş. Duygunun hemen hemen her türlüsünü yaşamış, belki de yaşatmış. Oldukça zorlu sınavlardan geçmiş, hoş geçmiş mi yoksa kalmış mı onu hala çözememiş. 2009'un ilk ayları heyecanlı bir bekleyiş ve ardından dünyada bir kadın yaşayabileceği en kutsal sevgiye kucak açmış. Canından öte canlarına kavuşmasının yarattığı o büyük mutluluk, heyecan ve coşku yerini en kısa zamanda büyük hayal kırıklarına bırakmış. En güvendiği dermiş hep "herkese bu kadar çok güvenme" diye. Evet güven duymaması gerektiğini en güvendiği acı bir şekilde öğretmiş. Şaşırmış, afallamış, sevdiğinin "kıymet verilenler" sıralamasındaki yerini gören ezgi "güven" ve "güvensizlik" ne demek onu öğrenmiş. Üzerinde durduğu ve onca zaman sarsılmazlığına inandığı zeminin ne kadar kaygan olduğunu görmüş ve "O"ndan başka hiç bir beşere güvenmemesi gerektiğini anlamış acı da olsa. Öfkeyi yaşamış en şiddetlisinden. İletişimsizliği, sözlerin anlamsızlığını, yalnızlığı hissetmiş en sessizinden, taaa derinden. Çaresizliği, aczi görmüş ve çarenin kendi içinde saklı olduğunu. Dostluğun nasıl bir merhem olduğunu anlamış. Yaraları sarmadaki başarısını. Yaralar iyileşmiş iyileşmesine de izi kalmış, sızısı da...Bütün bu yaşadıkları duygularına, kendisine ve çevresine ilişkin farkındalığını biraz daha arttırmış.
Sahi ne de güzel demiş şair "yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
yaşadın mı büyük yaşayacaksın,
ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır.
ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana." A.Behramoğlu
Hoşgeldin sefalar getirdin 2010. Bana yaşatacakların her ne ise kabulümdür, ne diyeyim sana hoş getirdin dergahıma.
2 yorum:
2009'un götürdükleri:
2009, çok sevdiğim dostumu, dünyalar tatlısı iki canla birlikte alıp çoook uzaklara götürmüş..oldu mu 2009? yakıştı mı bu sana??????????????? (suna)
ne demişler gönüller bir olsun! Bizim avuntumuz da bu olsun. gönlümüz her daim beraber ya ne yapalım suna kardeş bir gün yeniden buluşuruz.belki başka kentlerde, yeni anılar oluşturur, yeni tarihler yazarız.:)
Yorum Gönder