Benim işim duygu ve düşüncelerle. Ülkenin siyasi meseleleri kadar insanların duygu ve düşüncelerini de merak ediyor ve bunlar üzerine düşünceler üretiyorum. O yüzden bu yazı ne cumhuriyetin geleceğine ne de bugün kurulan yeni hükümetin durumuna (her ne kadar Aksu, Pepe ve Koç'un gitmiş olmasına, Arınç'ın hükümette yer almayışına sevinsem; Çelik ve Unakıtan'ın yerini korumasından ötürü şüphe duysam ve her zaman olduğu gibi kadın bakan sayısından endişe etsem de...) ilişkin bir yazı olacak. Okumaya başladığınız yazı tümüyle temel insani duygu ve düşünceler çerçevesinde şekillenecek...En azından ben öyle olmasını umuyorum.
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığının ilanından beri "acaba öğrenciliğinde ya da Sakarya Üniversitesi'nde hocalık yaptığı yıllarda bir gün devletin en üst makamına yükseleceğinin hayalini kurmuş muydu?" sorusunu düşünür oldum sıkça. Ya da bu gün e-postama düşen isabetli bir fotoğrafta görüldüğü üzere İnönü ve Ecevit'in arkasından meraklı gözlerle bakan genç Sezer o yıllarda bir gün gelip cumhurbaşkanı olacağını, o yılların reis-i cumhuru İnönü'den yıllar sonra o koltuğa oturacağını düşünebilmiş miydi? Orası bilinmez. Tıp kı diğer soruların cevabı bilinmediği gibi (en azından bizim tarafımızdan), ama yine de kendimi onların yerine koyuyor, cevabını bilemesem de bu sorular çerçevesinde neler hissettiklerini anlamaya çalışıyorum.
Diyorum ki.........................
- Acaba aylar süren mücadelen sonra belli bir kesimin sonuna kadar karşı çıkışı, belli bir kesimin ise koşulsuz desteği ile makamına yerleşen Gül Çankaya'daki bu ilk gecesinde neler hissetmiş? Neleri sorgulamış, ne tür kararlar almıştır? Kendisine karşı olanlara rağmen suratına yerleşmiş sevimli gülüşü ve eşitlikçi söylemleriyle koltuğa oturan Gül "it's my turn!" diyerek bazı çevrelerin endişelerini haklı çıkaracak türden sinsice planlar yapmış mıdır? Acaba yemin törenine hiç bir rütbelinin katılmamış olması ya da bugün gerçekleşen GATA mezuniyetinde askerin kendisine yönelik çelik gibi tavrı onda hangi duyguları uyandırmıştır?
- Bir devletin en üst makamına oturan eşi ile resmi törenlere katılamayacak olmak, onun en özel anında yanında olamamak, bu anı paylaşmak yerine TV'den izlemek Hayrünisa Gül'ü nasıl etkilemiştir? İnandığı şeyi yaşadığı için tüm bu özel anlardan mahrum bırakılmanın onda yarattığı üzüntünün boyutları nedir? Tüm bu mahrum bırakılışları, kendisi üzerinden yapılan hesapları, oynanan politik oyunları kadın olmanın toplumsal zorluklarına atfetmekte midir? Her şeye rağmen Çankaya'da bir ilk olmanın gururunu yaşamakta mıdır?
- Ülkesinin laik cumhuriyetçi geleceği, kendisine kılavuz bildiği Atatürk ilkeleri için kaygılarını son dönemde sıkça dile getiren ve tüm çabalamalarına rağmen onaylamadığı birine makamını devretmek zorunda kalan Sezer hüzünlü bir tebessümle köşkten ayrılırken kendisine tezahüratta bulunan insanlar karşısında yüzünden okunan mahcubiyeti dışında o an hangi duyguları hissetmiştir? Zor geçen yedi yılın ardından "oh be dünya varmış, artık sıradan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak çocuklarımla ve torunlarımla Gölbaşı'nda balık tutarak, Afyon'da kaplıcada dinlenip, ekmek kadayıfı yiyerek emekliliğimin tadını çıkartacağım" diye düşünmüş müdür köşkten ayrıldığı ilk gecesinde? Ya da tüm o tezahüratları görünce CHP'nin başına geçip veya başka bir siyasi parti kurup mücadeleye sivil olarak devam etmeyi geçirmiş midir aklından?
- Kendi düşlediği makamı en yakın kurmaylarından birine bırakarak "yola devam" eden Erdoğan "bu sefer olmadı, ama bir dahaki sefere ben çıkacağım Çankaya'ya hem de halk oylamasıyla" diye düşünüp geleceğe ilişkin hayallerine bir yenisini eklemiş midir? Az da olsa bir kıskançlık duymuş mudur dostunun kaderi karşısında?
- Davullarla, zurnalarla, mehteranlarla cumhurbaşkanlarını kutlayan Kayserili gençler "bir gün belki biz de onun gibi..." diye düşünmüşler midir yatağa yattıklarında? ....
Sorular uzayıp gidebilir, neticede hepsi insanlık halidir. Ancak hayat bu fotoğrafta belgelendiği üzere gerçekten garip tesadüflerle dolu. Bir gün kareli gömleğin, el örgüsü kazağınla bir cumhurbaşkanının ve seni gün gelip o makama taşıyacak bir bakanın arkasında fotoğraf karesine girmiş alelade bir vatandaşken başka bir gün hayalini bile kurmakta zorlandığın bir mevkie, devletin en üstüne yerleşebiliyorsun...Ne düşünürsün, ne hissedersin o an? Saf duygularla, sadece insanca. İşte bu bende gerçekten tarifi zor hisler uyandırıyor.
12 yorum:
Senin kadar derinden olmasa da bir kısmını ben de düşünmüştüm dün bu soruların ezopçum.Bu insanların hisleri bellidir de bizim algılamamız ne kadar sürecek onu kestiremiyorum.Enteresan olaylarla karşılaşıp duyguları da kendi alıgıladığımız şekilde yorumlayacağız sanırım ilerleyen günlerde.
life sucks. he heh..
Aslında sorduğun soruların hepsine benim bakış açımdan verilecek cevaplar var ama okumaya başladığım yazının tümüyle temel insani duygu ve düşünceler çerçevesinde şekillenmesi isteğine saygı duydugumdan dolayı konuyu politize etmek istemiyorum. Bu yüzden sadece A. Necdet Sezer hakkında ki düşüncelerimi paylaşacagım; Bence cumhurbaşkanı olmak fikri aday gösterildiği ana kadar kesinlikle aklının ucundan bile geçmiyordu çünkü o işini düzgün yapan idealist biriydi ve böyle insanların ülkemizde takdir edilerek devletin en üst makamına hiç bir çaba sarf etmeden getirilemeyeceğini bilecek kadar zeki bir insandır.
İntecim milletçek her tarafımız enteresan olmuş zaten. Bundan gayri karşılaşacaklarımızdan Allah korusun.:)
Sevgili Sailor ben ne Sezer'in ne de Gül'ün bir güncumhurbaşkanı olabileceğini düşündüğünü sanmıyorum. İkisi de bu durumu düşündürecek konumda değilken cumhurbaşkanı oldu. Sezer'in ne kadar ilkeli, işi konusunda ne kadar ciddi olduğunu ve gerçekten idealleri uğruna yaşadığını hepimiz yakından takip ettik. Ancak son zamanlardaki agresif tavırlarıyla kantarın topuzunu biraz kaçırdı diye düşnüyorum.
Ben Sezer'in kantarin topuzununu kacirdigini dusunmuyorum ama umarim sen haklisindir Ezopum. Cunku bundan sonra gelecegimize yon verecek kisiler pek te onun gibi dusunen insanlar olmayacak.
Ben ne Sezer'in ne de Gül'ün geçliklerinde bir gün devletin en başındaki kişi olacaklarını düşünmüş olabileceklerine inanmıyorum. Açıkça söylemek gerekirse Gül cumhurbaşkanı oldu diye ülkemizin bir felakate sürükleneceğine de inanmıyorum. Tamam gönül isterdi ki olmasaydı ama bu olayların bazı kesimlerin söylediği gibi ülkeyi şeriata falan sürükleyeceği gibi şeyleri saçma buluyorum.
Sevgili Sailor Sezer'in son dönemlerde yaptığı uygulamalar AKP yandaşlarını dışarıda bırakacak olursak totaliter zihniyet karşıtı pek çok kişiyi rahatsız etti. Hatta bu uygulamaların şu an iktidarda olanların ekmeğine yağ sürdü diye düşünüyorum. Ben herşeyin köktenciliğini yanlış buluyorum. Sezer'in makamına yakışan bir cumhurbaşkanı olduğunu da düşünmüyor değilim. Bu yanlış anlaşılmasın.
Aydancım pozitif düşünelim pozitif olsun değil mi?:). Biz değerlerimize ve ilkelerimize sahip çıkma cesaretini gösterdiğimiz sürece bu ülkeye hiiiççç birşeycik olmaz. Ama bunu askerden ya da başka kuvvetlerden beklemeden yapmak, demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanarak gerçekleştirmek gerekiyor.
ezopum, sezerin son dönemlerde yaptığı uygulamalar derken neyi kast ediyorsun??
Sevgili Sailor son dönemlerdeki uygulamalara örnek olarak atamaları ve hükümete karşı olumsuz tutumunu her vesilede yansıtmasını verebiliriz sanırım. Ha bu atamalar beni kişisel olarak memnun etmiştir orası ayrı. Ama demokratik anlayışla bağdaşmayan bazı atama kararlarının verildiği de bir gerçek. Netice itibariyle ben kendisini pek çok açıdan beğensem de bu bazı uygulamaları eleştirmeyeceğim ya da yanlış bulmayacağım anlamına gelmemeli.Değil mi kine?:)
:)))Sezerin son dönemde üçlü kararnameleri imzalamamasının nedeni hükümetin seçim kararı almasıdır. Aynı uygulamayı Sezer kendisini seçen Dsp-Mhp hükümetinin seçim kararı aldığı dönemde de yaptıgı unutulmamalıdır. Bunun dışında hükümetten bagımsız olan yargıtay, yök, danıştay vs.. gibi kurumlardan gelen atama kararlarını devletbaşkanı sıfatıyla doğal olarak imzalamıştır. Bu nedenle ne taraftan bakılırsa bakılsın anti demokratik yada ikilik yaratan bir uygulama olduğunu düşünmüyorum ben şahsen kendim adıma((((:
Çeliker Makina San. TİC.LTD.ŞTİ 10 Tona kadar kaldırma kapasitesi -Bir çok parça yağ içinde çalıştığından aşınma ve yıpranma çok azdır. -Kullanılan yağ çok uzun ömürlüdür. -Halat kullanılan durumlarda halatın görevi sürtünme yardımı ile yükü kaldırmak olmadığından kasnak ve halatlarda aşınma olmaz.
Elektrik tahrik kasnaklı asansörlerden farklı olarak hidrolik asansörlerde motor sadece yukarı çıkış için çalışır, aşağı inişte motor çalışmaz. -Karşı ağırlık kullanılmaz. -En üstte makine dairesine ihtiyaç duymadığı için mimari açıdan da tercih sebebidir. -Çok sessiz çalışır. Binalarda motor sesi duyamazsınız. -Elektrik kesintisinde ilave sisteme gerek olmadan otomatik katına getirme ve kurtarma sistemi mevcuttur. -Deprem ve yangında daha emniyetlidir.Yangında makine dairesi alt katta olduğundan ulaşım kolaydır. Asansörün komple yükü diğer sistemlerde kuyu üstünde taşınırken hidrolik sistemlerde yük bina temeli tarafından taşındığı için atalet kuvveti daha azdır. Deprem anında büyük hasar ve yaralanma olasılığı %90 oranında azalır. Gerek villa tipi asansörler, gerek araç asansörleri ve yük asansörlerinde hidrolik asansör tercihimizdir.
yeezy 700
steph curry shoes
kobe shoes
lebron james shoes
yeezy supply
birkin bag
stone island outlet
supreme new york
birkin bag
yeezy boost 350
Yorum Gönder