Geçenlerde YÖK'le ilgili bir yazı yazmıştım. Çukurova Üniversitesinden çok saygıdeğer bilim insanı hocamız İbrahim ORTAŞ da YÖK'ün kuruluş yıl dönümünde bir yazı kaleme almış. Değindiği noktaların çok önemli olduğunu düşündüğüm için bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
********************************************************************************
YÖK Üniversitelilik Bilincini Ortadan Kaldırdı.Evet bugün YÖK'ün kuruluş yıldönümü. Tamamen tek elden yürütülen ve yukarıdan aşağıya hiyerarşik yapılanma ile üniversiteler işleyemez duruma gelmiştir. Üniversitelerimiz ve eğitim sistemimiz işleyemez duruma gelmekle kalmamış bir bütün olarak ülkemiz bilimsel saygınlığını eşdeğer ülkelere göre geliştirememiştir. Bugün ülkemizin sosyal yaşamı, bilimi ve üniversiteleri toptan bir çıkmazın içindeyse bunun en önemli nedeni de YÖK yasası ile birlikte gelen üniversite anlayışıdır. YÖK' ile birlikte ülkemizde bilimsel kalite geriledi YÖK' ün kurulması ile birlikte aradan geçen 25 yıllık süre içinde belki ülkemiz üniversitelerinde niceliksel gelişmeler olmuştur, ancak unutmayalımbizden geride olan ülkeler bizden birkaç kat ilerlediler. Ancak ülkemiziçin en ciddi sorun üniversite ve bilim kalitemiz her geçen gün düşmüştür.Yine YÖK strateji raporundan öğrendiğimize göre üniversitelerimizin ve YÖK kurumunun ve diğer orta öğretim kurumlarına ilişkin istatistiki bilgiler, başta Milli Eğitim olmak üzere ülkemiz eğitiminin ve biliminin röntgeninin hiç parlak olmadığı ve ülkemizi ileriye taşımaktan da uzak olduğu görülmektedir. Muasır Medeniyet Seviyesini Yakalayamadık. Maalesef ülkemize yazık olmuştur. Ülkemiz insani gelişmişlik düzeyi yönünden 96 sırada, yoksulluk ve suiistimalde 70 sırada. Halen nüfusun%10'un üzerinde okuma yazma bilmiyor, ortalama okuma yazma oranı ise 3.5yıl. Maalesef ülkemiz Mustafa Kemal'in hedeflediği muasır medeniyetler seviyesine 90 yıl sonra halen ulaşamamıştır. Bu sorumluluk bizi yönetenlereaittir. YÖK'ün ve Üniversitelerin birazda ülkenin bu gerçeklerini dikkatealarak, toplumu aydınlatarak yurttaşlardan devletten taleplerde bulunmasını sağlamaları beklenilmektedir..Üniversite Öğrencisini Çağı Yakalayacak Düzeyde Eğitemedik Üniversiteye gelen öğrenci yalnızca ders almakta ancak eğitim aldığımaalesef söylenemez. Maalesef yine YÖK'ün raporuna göre ÖSS'yi başarmışolsa da öğrencilerin çoğunun düzeyi üniversite öğrenimine uygun değil.Devamında da biz üniversiteler gelen öğrenciye pek de bir şey katmadanmezun ederek göndermekteyiz. Mezunlarımız doğru düzgün yabancı dilbilmiyor, dilekçe yazamıyor ve kendisini ifade etmekte yetersizkalmaktadır. Biricik amacı bilgi üretmek ve bilgiyi yaymak olan üniversiteler bilinen bilgiyi öğretmekten öteye geçememektedirler. Cahit Arf'ın ifadesi ile neredeyse "ileri lise" konumundan öteye geçemedik. Bilimsel Üretkenlik Yönünden Üniversitelerimiz Verimsiz. Bütün birimlerde bilim ortamına yakışmayan, ilgisizlik, kadrosuzluk, verimsizlik ve doğal olarak yıldan yıla gelişen yılgınlık üniversiteleriçalışamaz konuma getirmiştir. Hepimiz yoksulluk sınırındaki maaşla, ekders, ikili öğretim, dışarıda döner sermaye üzerinden veya piyasada iş ararduruma getirildik. Bütün enerjisini para kazanan işe ayırtan öğretim üyeleri olarak bilim yapamaz konuma getirildik. Dünyada bilimsel çalışmalar ve araştırmalar harıl harıl işlerken, öğretim üyeleri 30 saate kadar derse girmeye zorlanmaktadır. Bu koşullarda nasıl bilim yapılacak anlamaktazorlanıyorum.YÖK yasası ile birlikte ülkemizin bilimsel bilim adamı yetiştirme sistemi bir türlü bir mekanizmaya ve kriterlere bağlanamamış. Yaratılan bilim insanı profili ise bilimsel üretkenlik yönünden son derece düşük düzeyde kalmıştır. Üniversitelerin Sorunu Yönetim Sorunudur. Türk yükseköğretimin başta üniversiteler olmak üzere en ciddi sorunu yönetim sorunudur. Adeta bir yerel yönetici belirleme yapılanmasına dönüşen üst yönetim belirleme sistemi üniversitelerde huzursuzluğu geliştirmiştir. Belirlenen adaylar önce YÖK kurlunda sonrada Cumhurbaşkanın ilkeleri belirlenmemiş taktirine bırakılmıştır. Üniversite üst yönetimlerinin iktidara gelmek için verdikleri paylaşımcı, liyakate dayalı atama ve terfi vaatleri, üniversiteleri demokratikleşme anlayışı ne yazık ki iktidara gelindikten sonra unutulmaktadır. Neredeyse bütün alt kademeden üst kademeye kadar ülkemizin bütün üniversite yöneticilerine karşı benzer eleştiriler gelmektedir. Ölçütleri belirlenmiş, liyakate dayalı kendi iç dinamikleri içinde özerk ve özgür üniversite anlayışına dayalı bir yönetici belirleme sistemine acil ihtiyaç bulunmaktadır. Bilim ve Eğitim Birinci Öncelik Olmalıdır Mutlak. Başta orta öğretim olmak üzere üniversite eğitim ve bilimi ulusal bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Ülkenin geleceğine yönelik temelaraştırma stratejileri geliştirmeli. Türkiye'nin GSMH içindeki en yüksek payı eğitim ve bilime ayrılmalı ve konu Milli Güvenliğin birici maddesi olmalıdır. Bunu yapamadığımız zaman sürekli kendi içimizde çözüm üretemeyen, teröre alet edilen, dışarıdan sürekli bilgi alan bir ülke olmaktan kurtulamayız. Çağımızın biricik tecrübesi eğitim düzeyi düşük, bilgi üretemeyen hiç birtoplumun çağı yakalaması mümkün değil ve ligden düşmektedir. Tarihin herdöneminde bilime önem veren ve onun gereğini yerine getirenler ilegetirmeyenlerin hikayeleri vardır. Sanırım ulus olarak bu konuyu en çokkonuşanlar bizleriz. Ne yazık ki bir arpa boyu yol alamadık, günden güne degeriye gidiyoruz. Yeni Bir Yükseköğretim Yasası ŞartÜlkemizin aydın geleceği için mutlaka yeni bir yüksek öğretim yasasınaihtiyaç bulunmaktadır. Üniversitelerimizin mutlaka bu talebi en yüksekşekilde ifade etmeleri gerekir. Bugünkü anlayışla ülkemizin bilimsel,ekonomik ve sosyal alanda atılım yapması beklenilmemelidir. Ancak atılımyapmak ve çağın gerisine düşmememiz gerekir. Bunun sorumluluğu baştaüniversite yöneticilerine düşmektedir. Günden güne eriyen üniversitelerinsorumluluğu, başta kurumların başına büyük umutlar ile gelip statükoyasığınan, kurumalara dinamizm katamayan yöneticiler aittir. Ayrıca bilincive şuuru olan, olayları ve gelişmelileri görüp bana ne diyebilenlereaittir. Kısaca bu ülkede sorumluluğu olan ve konuya duyarsız kalan hepimize aittir. Sorun siyaset üsütü bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Ülkemizin dinamik insan gücüne yeni dinamik ve çağdaş bir yüksek öğretim modeli yakışır. Ülkemizin bunu hakkettiğini düşünüyorum
3 yorum:
Böyle bir gerçekliğe yalnızca bir yorum gelmesi ve yorumun da silinmiş olması ne kadar acı. Sevgili Ezop, ateşli ateşli senin bloğuna bir göz atmak istedim ve Türkiye'deki liseli gençleri yetiştiren ama bilim insanı yetiştirmeyen eğitim sistemimiz hepimizin yüreğinde bir yara olarak kalmakta. Yıllarca Atatürkçü geçinenin de yaptığı aynıydı dinci olanın da. Hiç olmazsa bu yeni zihniyet bu konuda dürüst, neyseler onu gösteriyorlar. Gerçekten de can sıkıcı, hele de dün gece Fazıl Say ile ilgili haberi duyduktan sonra :(
Bu yazıya hiç yorum gelmemişti canım. Gelen yorum yazıyla hi mi hiç ilişkili olmadığı için silinmek durumundaydı. Bu zihniyetten kast ettiğin günümüzün iktidarının temsil ettiği zihniyetse onların da ne kadar dürüst olduğundan şüpheliyim ama Atatürkçü geçinenin bu ülkeye çok da fayda sağlamadığı ortada. Sorun zaten birşey geçinmekle, -mış gibi yapmakla başlıyor sanırım. İçselleştirilmemiş düşünceler, her an kaypaklaşacak idealler oldu mu bir yere varılamıyor. İşte YÖK temelde böyle zihniyetler sonucu yapılandırılmış bir kurum. O yüzden de üniversitelerin ilerlemesine bir zerre dahi katamamıştır.
Yorum Gönder