Okumayı bilene bir fotoğraf aslında çok şey anlatır. Yalnız görüneni değil onun arkasına gizlenenleri de fısıldar.
Bu fotoğraf halkımın ne kadar yaratıcı olduğunu ap açık gösteriyor, hatta fazla açık saçık. Yaratıcılığının iki bacağın arası, belin aşağısı gibi bölgelerde sıkışıp kaldığını, geniş dünya görüşü ve nesneler üzerindeki manüpülasyon becerisinin "t" harfini ortadan kaldırmak ve karşısına geçip eğlenmekten öteye gidemediğini de.
Bu fotoğrafa bakıp da beyaz bere satışlarını patlatanları; Samastları, Hayalleri bizim çocuklar diye bağrına basanları; maçlarda birbirine etnik ayrımcılık kokan sloganlarla saldıranları; bir bardak suda fırtına koparan linç budalalarını; gördüğü her dişi mahlukatta orasını burasını karıştıran, kendi karısını bacısını pencereye çıkartmayan ahlak zabıtalarını; internette alem yapan çocuk pornocularını; taşla, sopayla sokak hayvanlarına saldıran "Tosunları" görmemek elde değil. Yazık ki bunlar da bizim insanımız, halkımız. Aynı havayı soluduğumuz, aynı toprakları paylaştığımız vatanpaydaşımız.
Benim o yüce halkım böyle sığ eğlencelerden medet ummadığı, biraz okuyup biraz kafasını kullandığı, bilimi referans alıp değerlerini yaşattığı zaman bu fotoğraflar da anlamını yitirecek diye umuyorum. O zaman gülistanlık bir memleket olacak burası da işte o ne zaman olacak onu pek kestiremiyorum...
5 yorum:
Oyle bir memleket işte burası.
bir de otobüslerde 'otomatik kapıya dayanmayın' versyonu vardır. kalıtsaldır bu olay yani.
Valla benim hayal gücüm o kadar gelişmemiş herhalde. Kelimelerin içine gizlenmiş belden aşağı versiyonları görme konusunda biraz özürlüyüm. Bu da ayrı bir meziyet gerektiriyor sanırım.
Bedeninin değersizliğinin, anne-babası başta olmak üzere sevgiyi öğrenmesi gereken kişilerden yediği dayakların, çocukluğunun aşağılanan yıllarının, belli bir yaştan sonra birden bire kendisini adam yerine koyanların yarattığı içi boş egonun acısını sadece biyolojik olarak büyümelerinin verdiği hazla kendilerine benzeyen çocuklarından alan bu insanlar.., okumaktan, düşünmekten nasibini almamış beyinleriyle; adım adım değil, bilmeden, yok ederek, acı çekerek ama çektirerek de yaşayan bu insanlar..söyle hangi kimliğe sığınsınlar, küfürden, takımdan, şöhretten, şiddetten başka..ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya..(suna)
İzninizle ters bir yerden bakacağım olaya. Bu bir çeşit ucube mizah örneğidir. Garip ama, gerçek mizahın beslenme kaynağı olan eleştirel bakış ve çelişkileri irdeleme kavramlarını da içeriyor. Eleştirel bakış nerede derseniz, derin bir isyan duygusundan bahsedebilirim. Kahredici bir isyan potansiyelinin yönlendirilmediği ve biçimlendirilmediği durumda kendini dışa nasıl vuracağına verilecek örneklerden biridir.
Daha farklı düzlemlerde bıçaklama, dövme, öldürme, kendini deşme gibi biçimler de alabilir.
Bu düzen öfke üretir. Bu kesin. Bu düzen cahil bırakır, bu da kesin. Düzeni değiştirme iddiasında olanlar üretilen bu devasa öfke potansiyelini kendi siyasal programına enerji kaynağı haline getirmezse de fotoğraftaki gibi sonuçlar ortaya çıkar.
Düzene eleştirel bakanların burjuva elitizmini çağrıştıran bir tiksintiyle "ayaktakımı"nı lanetlemesi garip geliyor bana.
Yorum Gönder