Salı, Mayıs 29, 2007
Bir dondurma reklamına itirazımdır.Lütfen kayda alına!
Bugün canım Ali Atıf 1'lik yapmak istedi. Çünkü öyle bir reklam var ki bir kadın olarak onun üzerine laf etmemek olmaz.Olamaz :). Adamlar düpedüz bizi salak, beyinsiz yerine koyup dalga geçmiş. Hangi reklam ajansı hazırladı bilmiyorum, camianın o kadar içinde değilim ama bir izleyici olarak hem ajansa hem de ajanstan o projeyi satın alan şirkete söylemek istediklerim var. Artık okurlarsa!
Efendim reklamı kısaca anlatmak gerekirse: Bir kızımız elinde yerli malı bir dondurmanın magnum versiyonu ile Nişantaşı olduğunu düşündüğümüz bir semtimizin dolaylarında dolaşmakta, vitrin gezmektedir. Kızımız uzun boylu, zayıf ve güzel bir şahsiyettir. Başka bir deyişle dondurmayı çok sevmesine rağmen nasıl bu halde kaldığına ilişkin soru uyandıracak bir beden kapasitesine sahiptir. Neyse, bu kızımız aheste aheste vitrinlere bakarken hangi designer'a (bkz:tasarımcı) ait olduğunu çıkartamadığımız kırmızı bir elbiseye kilitlenir. Elbise güzel olduğu kadar pahalıdır da. Yani onu giyebilmek ancak bir "magic" (bkz:sihir,büyü) gerektirir. Kızımız o çok beğendiği elbiseye ulaşamamış olmanın kederi ile "batsın bu dünya, şu elbiseyi giyecek bedenim var ama param yok" diyerek dondurmadan bir ısırık alır ve beklenen sihir gerçekleşir: kız o çok sevdiği kırmızı elbisenin içinde buluverir kendini. Elbiseyi giymenin mutluluğuyla bir sonraki vitrine dalar balıklama. Bu güzel kırmızı elbiseye bir de kırmızı ayakkabı olsa ne de güzel olurdu diye düşünürken beklenen olur ve bir çift kırmızı ayakkabıyı kendine bakarken bulur (ya da tam tersi, ne fark eder bunca absürdlük varken). Hemen bir ısırık daha alır ve hop ayakkabılar ayağına yerleşir. Sihir bu ya kız ne isterse olur. Elindeki dondurma, üzerindeki elbise ve ayağındaki ayakkabıyla istediği her şeyi elde eden genç ve güzel kadın (bunu ikinci kez söylüyorum, vurgulamak maksadıyla) mutlu mesut kaybolur Nişantaşı semalarında...
Bu reklamın görünen kısmı, bize vermek istediği mesajı. Yani demek istiyorlar ki genç ve güzel kadınlar ........ "magic" yer ve ne isterse elde eder. Bir dondurma reklamı için fazla iddialı, fazla gereksiz ama yine de Eyvallah. Eyvallah da bu adamlar unutmuş olacaklar ki biz kadınların ne kadar akıllı, ne kadar cin fikirli olduğunu böylesine basit bir peri masalıyla bizi kandıracaklarını sanmışlar. Yer miyiz biz hem bu numaraları hem de o dondurmaları? Metin altını okuduğumuzda esas mesaj ortaya çıkıyor çünkü. "Üzeri bolca çikolata kaplanmış o dondurmayı homili gırtlak yaparsan o elbiseyi ancak hayalinde görürsün yavrucuğum." O elbise dondurmanın tadını bilmeyen 32-34 beden kadınlar için; senin gibi günde bir bilemedin iki magic yiyen44-46-48 bedenden ancak bir sihir yardımıyla 38 bedene iner sonra o elbiseyi giyer. Onu da anti-selülit ürünleri becerir. O sihir de birden bire olmaz! Azıcık boğazını tutacak her fırsatta ne yesem diye düşünmeyecek, sabah akşam düzenli olarak anti-selülit ürününü kullanacak bu işe zaman ve para ayıracaksın.
İşin özü bu, benden söylemesi...Yersen(?).
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
"manners maketh man" as someone said.
Ya deterjan reklamlarına ne demeli? Sanki,hayattaki tek emeli kocasının gömlek yakalarının beyazlığı ya da çocuklarının tşirtlerinin renkleri olan ve bunları başardığında aile tarafından "işte tapılacak kadın" muamelesi gören kadınlara!!! Ya da ultra prima reklamlarına bakalım: "Anneler çocukları için en iyisini bilirler"Gerçekten mi? Peki o kadar pahalı olan o bezleri alamayan anneler kötü anneler mi?(mesela benim ailemin hala yaşadığı yerde çocuk bezlerini tek tek alan-alabilen-aileler var)Okunacak olsa, neler neler çıkar o reklamlardan ama işin şu yanı var: Kapitalist düzenin yaldızlı ekranlarını süsleyen o reklamlar aslında işlevlerini çok güzel yerine getiriyorlar. Yani düzen içerisinde bir yanlış yok..izlemesi bedava; alması parayla!! (suna)
:))...Tabi canım kurcalasak her reklamın altından kim bilir neler çıkar özellikle kadınların aleyhine. Mesela şu sıralar bir sigorta reklamı da çok sinirimi bozuyor. İyi niyetle hazırlandığı belli ama kadını kalıpların içine hapsetme konusunda yine üstüne düşeni yapmış reklamcılarımız. Yok benim karım bir yumurta kırar parmaklarını yersin, yok benim karım ecza dolabı gibidir bilmediği ilaç yoktur, kendisi her derda devadır filan..bir sürü bıdı bıdı...Ama bu panda reklamı tam absürd. yok böyle bir saçmalık diyor insan ister istemez...
form ye forma kal ezgicim:))))) (suna)
pardon formda:)
Ben bol tereyağlı iskender,yanında içli köfte,üstüne kaymaklı künefe yemeyi ardından da bir magnumla kapanışı yapmayı tercih ederim. Ettiğim de her halimden belli olur zaten :)..Yalan değil valla, harbiden yaparım..:P
helal olsun:))))))arkandayım!(suna)
Yorum Gönder